Tüketici İşlemi – Sağlık Hizmetleri

ÖZET: Kural olarak sağlık hizmeti verilmesine yönelik her türlü sözleşme tüketici işlemi sayılır. Bu hizmeti veren kişinin kamu kurum ve kuruluşu veya gerçek ya da tüzel kişi olmasının bir önemi yoktur.

Yargıtay 6. HD, E. 2022/9 K. 2022/285 T. 26.1.2022

T.C. Yargıtay Başkanlığı – 6. Hukuk Dairesi

Esas No     : 2022/9

Karar No    : 2022/285

Karar tarihi : 26.01.2022

İstanbul Anadolu 4. Tüketici Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

K A R A R

Dava, yanlış tıbbi tedavi sebebine dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı, davalı … Üniversitesi Hastanesinde görev yapan diğer davalı doktorlar tarafından estetik amaçlı göğüs küçültme operasyonu yapıldığını, ancak operasyonun hem estetik açıdan hem de sağlık açısından başarısız geçtiğini ve göğsünde asimetri oluştuğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000,00 TL maddi tazminat ile 70.000,00 TL manevi tazminatın, 11.08.2018 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı üniversite yargı yolu itirazında bulunmuş, diğer davalı doktorlar ise davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, davalı doktorun hizmet verdiği … Üniversitesinin bir vakıf üniversitesi olup; bağlı bulunan … Üniversitesi Hastanesinin ise bir kamu hastanesi olduğunu, kamu hizmetinin yerine getirildiği sırada oluşan zarar nedeniyle idari yargı yerinde dava idareye karşı açılması gerektiği belirtilerek; HMK 114/1-b ve 115/2 md gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden redde dair verilen karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince kaldırılarak, davalı doktorların söz konusu üniversitenin çalışanları olduğu ve uyuşmazlık kişisel kusurlarından kaynaklanmadığından Anayasanın 129. maddesi ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 13/1 bendi gereğince oluşan zarardan doğan tazminat davalarının kendilerine rücu edilmek şartıyla ancak idare aleyhine açılabileceği gözetilerek; davalı … Üniversitesi aleyhine açılan davanın yargı yoluna ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, davalı doktorlar aleyhine açılan davanın ise pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. (TKHK m.3/1-l)

Bir hukuki işlemin 6502 Sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici, diğer tarafın ise satıcı, sağlayıcı ya da müteşebbis olması gerekir. Sağlayıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere, ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder. (TKHK m.3/1-ı).

Somut olayda, davacı yararlandığı sağlık hizmetinin kusurlu olmasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuş olup; kural olarak sağlık hizmeti verilmesine yönelik her türlü sözleşme tüketici işlemi sayılır. Bu hizmeti veren kişinin kamu kurum ve kuruluşu veya gerçek ya da tüzel kişi olmasının bir önemi yoktur. Nitekim, hastanelerin kurumsal tıbbi kusurları bağlamında, kamu hastaneleriyle özel hastaneler arasındaki ayrım yapaylaştığından gerekli sorumluluk koşulları ve uygulanacak tazminat yaptırımları açısından temelde bir fark görünmemektedir. (Prof. Dr. Mehmet Demir, Hekim ve Hastane Yönünden Tıbbi Sorumluluk Hukuku, Ankara 2018, s. 289). Davalı taraf vakıf üniversitesi hastanesi olup, kamu tüzel kişiliğine haiz ise de; ticari veya mesleki amaçla hareket eden girişimci sıfatıyla TKHK uyarınca sağlayıcı kapsamına girmektedir. Kanuna göre de sağlayıcının gerçek veya tüzel kişi olmasının herhangi bir önemi bulunmamaktadır.

Bölge Adliye Mahkemesince vakıf üniversitelerinin hastanelerinin, devlet üniversiteleri hastanelerinden farkı olmayıp, sağlık hizmetinin sunulmasından kaynaklanan zararların tazmininin idari yargı yerince hizmet kusuru ilkesi kapsamında incelenerek karar verilmesi gerektiği belirtilerek, davalı üniversite yönünden yargı yoluna ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de; yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşıldığı üzere davaya konu sağlık hizmetini alan kişi tüketici sıfatına haiz olduğundan taraflar arasındaki hukuki ilişki tüketici işlemi sayılır. Tüketici işleminden kaynaklanan hukuki ihtilaflarda Tüketici Mahkemeleri görevlidir. Bu nedenle eldeki davadan adli yargı mercileri görevlidir.

Davalı doktorlar açısından ise, hastanenin kurumsal hizmet kusuru ile hekimin kişisel kusuru arasında ayrım yapılması gerekmektedir. Kamu tüzel kişiliğine haiz hastanelerde gerçekleşen hatalı tıbbi tedaviler nedeniyle açılan tazminat davalarında, davacı tarafından hastane hekiminin salt kişisel kusuruna dayanıldığı durumlarda, hekimin kişisel kusurlu haksız eylemleri dolayısıyla, Anayasanın 129/5.md ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 13/1 maddesindeki yasal güvenceden yararlanılamayacaktır. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 15.02.2010 tarih, 2010/538 Esas, 2010/1273 Karar.)

Bu durumda yerel mahkemece açılan davada, hem davalı üniversite yönünden, hem de davalı doktorlar yönünden davacının davalı doktorların kişisel kusuruna da dayanmasına göre, dava konusu eylemden dolayı davacının uğradığı zararın, davalıların kişisel kusuru nedeniyle gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak varılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken; davalı üniversite yönünden yargı yoluna ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle, davalı doktorlar açısından ise husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak yeniden esas hakkında verdiği karar usul ve yasaya aykırı görüldüğünden  hükmün BOZULMASINA, HMK’nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 26.01.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*