Hekimin hastadan onamını alma yükümlüğü

ÖZET: Davacıya uygulanan işlem tıbbi müdahale olduğu için, bir kısmını muayenehane bir kısmını diş polikliniğinde yapıldığı da beyan edildiğinden ve hastane ortamında yapılması nedeniyle kayıtlarının tam olarak tutulması gerektiğinden, hekimin hastadan onamını alma yükümlüğü de bulunmaktadır.

 Yargıtay 6. Hukuk Dairesi

2021/2553 E,.

2021/2027 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ: Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hüküm süresi içinde taraflar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı ifa nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine     dair verilen karar davacı vekili ve davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Davacı vekili; diş hekimi olan davalı ile 28/01/2010 tarihinde 4 adet implant diş yapımı ile 26/11/2011 tarihinde 5 adet porselen diş ve çıt çıt alt köprü yapımı konusunda anlaştıklarını, implantların yapım bedeli olarak 2.000 euro (5.666 TL) ve köprü ve porselen diş yapımı için de 1.750,00 TL ödendiğini, implant dişlerin ikişer kez düşerek müvekkilinin 4 yıldır diş yapımı dışında 7-8 kez ağzından tekrar ameliyat edildiğini, müvekkilinin çok eziyet çektiğini ve halen de sıkıntılarının devam ettiğini, davalının dişleri mesleğine uygun olarak yapmayarak müvekkiline verdiği zararlar için 5.666,00 TL implant yapımı, 1.750,00 TL porselen ve çıtçıtlı köprü yapımı karşılığı ile 452,00 TL faizi ve 3.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 11.268,00 TL’nin dava tarihinden itibaren fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı asil; davacıya 2009 yılında implant ve 2011 yılında diş dolgusu işlemlerini yaptığını, aradan 5 yıl sıkıntısız kullandıktan sonra açılan davanın kötü niyetli olduğunu, implant sisteminin 5 yıl sonrasında fonksiyonunu yitirmesinin davacının kusurundan kaynaklandığını, implant işleminden sonra sigara içilmemesi gerekirken davacı tarafından bu uyarıya uyulmadığını, davacının tedaviye konu bakiye borcunu ödemediğini, garanti belgesinde de vurgulandığı üzere yılda iki kez kontrole gelmesi gerekirken hastanın kontrollerine gelmediğini, davacının çene kemiğinin ince olmasının implant sisteminin montajında sıkıntılar yaşatabileceği konusunda davacıya bilgi verildiğini, ancak kendisinin bunu bilerek kabul ettiğini, uyarılara uymayarak ve kontrollere gelmeyerek sorunların oluşmasına kendisinin sebebiyet verdiğini, halen geçerli olan implant sisteminde varsa hatanın onarılması teklifine rağmen davacının para talep etmekte ısrarlı olduğunu, ayrıca başkaca doktorlarla da görüştüğünü, başkaca doktorların müdahelesinden sorumlu olmayacağını beyanla; haksız kötü niyetli davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece verilen implant tedavisine ilişkin 2.000 Euro ödemenin karşılığı 5.666 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine dair verilen karar davalı asil tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 08.05.2018 günlü ilamı ile karar davalı yararına bozulmuştur.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan inceleme neticesinde davanın reddine dair verilen karar taraf vekillerince ayrı ayrı temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davalı vekilinin yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddine;

2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;

04.04.1997 tarihinde imzalanan ve 09.12.2003 tarihinde 25311 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe giren ve iç hukukumuzun bir parçası haline gelen AVRUPA BİYOTIP SÖZLEŞMESİ 16.03.2004 tarihinde onaylanmış olup, sözleşmenin “Meslek Kurallarına Uyma” başlıklı 4. maddesinde, “araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” düzenlemesi karşısında, davacıya hastane ortamında tıbbi müdahalede bulunulduğuna göre bu sözleşme hükümleri de esas alınarak uyuşmazlığın çözümü zorunludur. Sözleşmenin 4. Maddesinde kastedilen standartın da, tıbbi standart olduğu tartışmasız olup, tıbbi standartlara aykırılık teşhis yada tedavi aşamasında yada müdahale sonrasındaki süreçte noksanlık yada yanlışlık şeklinde gerçekleşebilir. “Tıbbi Standart” hekimin tedavinin amacına ulaşması için gerekli olan ve denenerek ispatlanmış bulunan, hekim tecrübesi ve doğa bilimlerinin o anki ulaştığı düzeyi ifade etmekte olup, denenmiş ve bilinen temel meslek kurallarıdır. Sözleşmenin eser niteliğindeki estetik müdahalelerde de uygulanacağının kabulü zorunludur. Ayrıca 5. maddede, aydınlatılmış rıza alınması zorunluluğu açık bir şekilde düzenlenmiştir.

Öte yandan davacıya uygulanan işlem tıbbi müdahale olduğu için, bir kısmını muayenehane bir kısmını diş polikliniğinde yapıldığı da beyan edildiğinden ve hastane ortamında yapılması nedeniyle kayıtlarının tam olarak tutulması gerektiğinden, hekimin hastadan onamını alma yükümlüğü de bulunmaktadır. Mahkemeye sunulan belgelerde onam kaydına rastlanmamış olup her ne kadar hekime kusur izafe edilemeyeceği belirtilmiş ise de hastanın kendisine yapılacak tıbbi müdahale ve kemik durumu neticesinde karşılaşabileceği komplikasyonlar hakkında bilgilendirilmesi zorunluluktur. Nitekim hastanın çene kemiklerinin hassas durumu tedaviden sonuç alınmasına engel olmuştur. İmplant yapılması konusunda uzman olan hekimdir ve aydınlatma görevi vardır. İleride düşecek olan implantı yapması da kusurlu bir davranıştır. Bu konuda röntgen çekilmeyerek hastanın kemiklerine ilişkin ön inceleme yapılmaması da hekimin kusurudur. Bu nedenle davalının kusurlu olduğu sabit olup kabule karar verilmesi gerekirken reddi hatalı olmuştur.

Öte yandan davalının 10/02/2016 tarihli celsede davacının ödediğini iddia ettiği para miktarının doğru olduğuna dair beyanı göz önünde bulundurulduğunda davacının implant tedavisi için ödediği 2.000 Euronun tarafların kabulünde olduğu sabittir. Davacının manevi tazminat ve dolgu tedavisine ilişkin talebi Mahkemenin 10.02.2016 günlü kararı ile reddedilmiş, iş bu karar hakkında sadece davalı asil tarafından temyiz isteminde bulunulmakta davacı tarafından temyiz edilmeyen kısımlar da kesinleşmiştir. Hüküm kurulurken bu hususlar ve usulü müktesep haklar da göz önünde bulundurulmalıdır.

Belirtilen nedenlerle; eksik inceleme ve yanlış değerlendirme sonucu verilen karar doğru olmamış, bozulması uygun bulunmuştur.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı harcın temyiz eden davalıdan alınmasına, karara karşı tebliğ  tarihinden itibaren ıs gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 06.12.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*