Hastanenin hizmet kusuru nedeni ile kanser hastasının ölümünden sorumluluğu var mıdır?
ATK raporunda; toraks BT’nin (kontrastsız) raporlamasını yapan radyoloji uzmanının eyleminin tıp kurallarına uygun olmadığı, yine GHU Dr. Ü.Y’nin ileri tetkik (bronkoskopi vb.) yapmadan hastayı eve göndermesinin tıp kurallarına uygun olmadığı belirtildiğinden davacılar yakının hayatını kaybetmesinde hizmet kusurunun bulunduğu açık olup maddi ve manevi tazminat istemlerinin kabulü gerekir.
Danıştay 10. Dairesi (2020/3522 E. 2024/2108 K. )
İçtihadın tam metni;
T.C.
DANIŞTAY
10. DAİRE
2020/3522
2024/2108
22.5.2024
İSTEMİN KONUSU : Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesinin 19/12/2019 tarih ve E:2019/1675, K:2019/2479 Sayılı kararının davacılar tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, 23/01/2015 tarihinde ağzından kan gelmesi şikayeti ile Karabük Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvuran yakınları Kamil Aydım’ın yanlış teşhis ve tedavi uygulandığından bahisle vefat etmesinde davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu iddiasıyla kızı Seyhan Ekinci için 6.825,00 TL (miktar artırımıyla) destekten yoksun kalma tazminatı, 1.500,00 TL tedavi giderleri ve cenaze masrafları ile 225.000,00 TL manevi tazmınatın, eşi Sultan Aydım için 196.208,75 TL (miktar artırımıyla) destekten yoksun kalma tazminatı, 500,00 TL tedavi giderleri ve cenaze masrafları ile 75.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Kastamonu İdare Mahkemesi’nin 12/06/2019 tarih ve E:2016/1931, K:2019/819 Sayılı kararıyla; dava konusu olayla ilgili olarak bilirkişiliğine başvurulan Adli Tıp Kurumu 8. Adli Tıp İhtisas Kurulu raporunda, davacılar yakını Kamil Aydım’a yönelik olarak yapılan tetkik ve tedavi sürecine ilişkin Göğüs Hastalıkları Polikliniği tarafından Toraks BT’sinin çekildiği, çekilen BT’nin radyoloji uzmanı tarafından normal olarak değerlendirildiği, Göğüs Hastalıkları Uzmanının rapor sonrası hastayı gönderdiği, ancak hemoptizi şikayeti olan erkek hastada tomografi sonucu normal olsa dahi bronkoskopi endikasyonu olduğu, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ü.Y’nin ileri tetkik (bronkoskopi vb.) yapmadan hastayı eve göndermesinin tıp kurallarına uygun olmadığı belirtildiğinden, olayda idarenin elemanı olarak görev yapan doktorların eksik teşhis ve yanlış tedavilerinin söz konusu olduğu, bu durumun da idarenin sorumluluğunu doğuracağı, olayda hizmet kusurunun bulunduğu gerekçesiyle davacıların maddi tazminat taleplerinin 203.033,75 TL’lik kısmının kabulüne (davacı Sultan Aydım için 196.208,75 TL, davacı Seyhan Ekinci için ise 6.825,00 TL), fazlaya ilişkin maddi tazminat isteminin reddine, kabul edilen maddi tazminatın 2.000,00 TL’lik kısmı için (davacı Seyhan Ekinci için 1.500,00 TL, davacı Sultan Aydım için 500,00 TL) davacılar tarafından davalı idareye başvuru yapıldığı 19/10/2016 tarihinden itibaren, kalan kısım olan 201.033,75 TL için (davacı Seyhan Ekinci için 5.325,00 TL, davacı Sultan Aydım için 195.708,75 TL) ise miktar artırım dilekçesinin davalı idareye tebliğ edildiği 10/04/2019 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile davacılara ödenmesine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüyle kabul edilen 100.000,00 TL’lik manevi tazminatın (davacı Seyhan Ekinci için 40.000,00 TL, davacı Sultan Aydım için 60.000,00 TL) davalı idareye başvuru yapıldığı tarih olan 19/10/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin ise reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesince; her ne kadar davacının başvurduğu hastanede çekilen toroks BT’de tanının geciktiği bu nedenle 23/01/2015 tarihli toroks BT (kontrastsız) raporlamasını yapan radyoloji uzmanının eyleminin tıp kurallarına uygun olmadığı belirtilmişse de, zamanında tanı konulup cerrahi olarak müdahale edilmiş olsa da davacılar yakınının akibetinin değişmeyeceği, akciğer kanserinde tüm evreler gözönüne alındığında ortalama yaşam süresinin 12 ay olduğunun Adli Tıp Kurumu raporunda belirtilmiş olduğu, davacıların yakınlarının erken teşhis nedeniyle tedavi olanağının ortadan kalkması sonucu vefat ettiği yolundaki iddialarının kabul edilmesinin mümkün olmadığı, olayda idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davalı idarenin istinaf başvurusunun kabulüyle mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğunun olayla ilgili olarak düzenlenen bilirkişi raporu ile de sabit olduğu, bu nedenle tazminat taleplerinin kabul edilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, olayda hizmet kusurunun olmadığı oluşan zarar ile idarenin eylemi arasında illiyet bağının bulunmadığı savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : Çağdaş Bayat
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin 2. fıkrası uyarınca davacıların duruşma istemi yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılar yakını Kamil Aydım, 23/01/2015 tarihinde ağzından kan gelmesi şikayeti ile Karabük Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvurmuş, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doktor Ü. Y. tarafından tetkik ve tahlilleri yapılmış, Kardiyoloji Bölümüne sevk edilmiş, Kardiyoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. E.K. tarafından muayene edilmiş, yapılan test ve tahlillerde sorun çıkmaması üzerine Kamil Aydım yeniden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doktor Ü. Y.’ye başvurmuş ve Doktor Ü.Y. tarafından Kulak Burun ve Boğaz Polikliniğine sevk edilmiştir.
Kamil Aydım’ın, 26/01/2015 tarihinde Op. Dr. N.Y. tarafından yapılan muayenesi sonucunda 30/03/2015 tarihinde tetkik ve tahlilleri sonuçlanmış, kulak, burun ve boğaz rahatsızlığının bulunmadığı tespit edilmiştir. Kamil Aydım, ağzından kan gelmesi şikayetinin devam etmesi nedeniyle yeniden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doktor Ü. Y.’ye başvurmuş, doktor Ü.Y. tarafından kanın pıhtılaşmasının ve ağzından kan gelmesinin önlenmesi amacıyla ilaç tedavisi uygulanmış ve sorunun Göğüs Hastalıkları ile ilgili olmadığı beyan edilmiş, söz konusu ilaç tedavisi ile Kamil Aydım’ın ağzından kan gelmesine yönelik şikayeti bir süreliğine durmuş fakat kısa süre sonra yeniden ağzından kan gelmeye başlaması ve öksürük şikayetinin olması nedeniyle 25/12/2015 tarihinde Karabük Özel Medikar Hastanesine başvurmuştur.
Anılan hastanede yapılan tetkiklerde de bir sorun olmadığının beyan edilmesinin ardından birkaç gün sonra davacılar yakınının rahatsızlığının artması nedeniyle Karabük Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisine başvuru yapılmış, acil serviste görevli doktorun hastanın ileri derecede kanser hastası olduğunu beyan etmesi ve tedavi imkanlarının gelişmiş olduğu başka bir şehre gitmeleri gerektiği hususunda yönlendirmesi üzerine hasta tedavi amacıyla 07/01/2016 tarihinde İstanbul Süreyya Paşa Göğüs Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürülmüş, yapılan tetkikler neticesinde hastaya ileri derecede akciğer kanseri teşhisi konulmuş, 29/01/2016 tarihinde kemoterapi tedavisine başlanılmış ancak davacıların murisi Kamil Aydım 31/07/2016 tarihinde vefat etmiştir.
Bunun üzerine davacılar tarafından, murisleri Kamil Aydım’ın yanlış teşhis ve tedavi uygulanması nedeniyle öldüğünden bahisle bakılan dava açılmıştır.
Olayla ilgili bilirkişiliğine başvurulan Adli Tıp Kurumu 8. İhtisas Kurulunun 30/05/2018 tarih ve 612 karar numaralı raporunda; “…23/01/2015 tarihinde Hemoptizi şikayeti ile Karabük Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başvuran Kamil Aydım’ın Göğüs Hastalıkları Polikliniği tarafından Toraks BT’sinin çekildiği, BT’de (kontrastsız) incelme olduğu, kalp ana vasküler yapılar trakea ve özefagusun normal izlendiği, sağda orta lob bronşu düzeyine parakardiyak alanda 2.5×3.5 cm boyutlarında yumuşak doku dansitesinde kitle, alt lob anteromedialde segmental atelektazi alanlarının izlendiği, mediastinal patolojik boyuta ulaşmayan LAP, her iki akciğer parankimde plevrada patolojinin dikkati çekmediğinin saptandığı, kitlenin tarif edilmediği, tanının geciktiği, bu nedenle 23/01/2015 tarihli toraks BT’nin (kontrastsız) raporlamasını yapan radyoloji uzmanının eyleminin tıp kurallarına uygun olmadığı, zamanında PET CT yapılmadığından evreleme yöntemi ile evre belirlenmediğinden ortalama yaşam süresinin bilinemediği, ancak zamanında tanı konulup cerrahi olarak müdahale edilmiş olsa da akıbetinin değişmeyeceği, akciğer kanserinde tüm evreler göz önüne alındığından ortalama yaşam süresinin tanı konulduktan sonra yaklaşık 12 ay olduğu, adli dosyada mevcut belgelere göre Karabük Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne 23/01/2015 tarihinde Hemoptizi şikayeti ile başvuran Kamil Aydım’ın Göğüs Hastalıkları Polikliniği tarafından Toraks BT’sinin çekildiği, çekilen BT’nin radyoloji uzmanı tarafından normal olarak değerlendirildiği, Göğüs Hastalıkları Uzmanının rapor sonrası hastayı gönderdiği, ancak hemoptizi şikayeti olan erkek hastada tomografi sonucu normal olsa dahi bronkoskopi endikasyonu olduğu, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ü.Y’.nin ileri tetkik (bronkoskopi vb.) yapmadan hastayı eve göndermesinin tıp kurallarına uygun olmadığı…” tespitlerine yer verilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları doğrudan zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davaları olup, idarenin hukuki (mali/tazmin) sorumluluğunun yargı aracılığıyla belirlenip hüküm altına alınmasını sağlamaktadır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmektedir. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
İdarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak, yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütme yükümlülüğünün bulunduğu tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Esasen, Anayasa’nın 56. maddesi de Devlete, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenlemek ve bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak onları denetleyerek yerine getirmek ile ilgili pozitif bir yükümlülük getirmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta; Bölge İdare Mahkemesince, zamanında tanı konulup cerrahi olarak müdahale edilmiş olsa da davacılar yakınının akibetinin değişmeyeceği, akciğer kanserinde tüm evreler gözönüne alındığında ortalama yaşam süresinin 12 ay olduğunun Adli Tıp Kurumu raporunda belirtilmiş olduğu, davacıların yakınlarının erken teşhis nedeniyle tedavi olanağının ortadan kalkması sonucu vefat ettiği yolundaki iddialarının kabul edilmesinin mümkün olmadığı, olayda idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle İdare Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmişse de; dava konusu olay kapsamında düzenlenen ve yukarıda alıntısı yapılan Adli Tıp Kurumu raporunda; 23/01/2015 tarihli toraks BT’nin (kontrastsız) raporlamasını yapan radyoloji uzmanının eyleminin tıp kurallarına uygun olmadığı, yine Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ü.Y’nin ileri tetkik (bronkoskopi vb.) yapmadan hastayı eve göndermesinin tıp kurallarına uygun olmadığı belirtildiğinden davacılar yakını Kamil Aydım’ın hayatını kaybetmesinde hizmet kusurunun bulunduğu açıktır.
Bu nedenle, olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunmakta olup davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin değerlendirilmesi gerekirken Bölge İdare Mahkemesince olayda hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, Bölge İdare Mahkemesince, işbu bozma kararına uyulması halinde yeniden yapılacak yargılama sonucunda hükmedilecek tazminata işletilecek yasal faizin başlangıç tarihine ilişkin olarak artırılan miktar açısından da Dairemizin içtihadı gereği idareye başvuru tarihinin esas alınması gerekmektedir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
- Davacıların temyiz isteminin KABULÜNE,
- Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin Kastamonu İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak davalı idare tarafından yapılan istinaf başvurusunun kabulüyle İdare Mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın reddi yolundaki temyize konu Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesinin 19/12/2019 tarih ve E:2019/1675, K:2019/2479 Sayılı kararının BOZULMASINA,
- Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 22/05/2024 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.
Not: Karar Kazancı sitesinden alınmıştır.
Bir yanıt bırakın