Hasta Vasiyeti (Tıbbi Vasiyet) Nedir?

HASTA VASİYETİ (TIBBİ VASİYET) NEDİR?

Hasta vasiyeti veya diğer adıyla tıbbi vasiyet; Hastaların, kronik hastalığının tedavisinin herhangi bir aşamasında, karar verme yeterliğini kaybettikten sonra kendisine nelerin yapılmasını istediği ya da istemediği ile ilgili sözlü, yazılı, hatta bazen tanıklı olarak isteğini bildirmesidir.

Hasta vasiyeti, kişiye, ileride ayırt etme gücünü kaybetmesi halinde, istediği veya istemediği tıbbi tedbirler hakkında önceden karar verme imkânını sağlar.

İsviçre Medeni Kanununda 2008 yılında yapılan değişiklikle federal düzeyde hükme bağlanan hasta vasiyeti, kişinin kendi geleceğini belirleme hakkının ifadesi olarak, bu hakkın güçlendirilmesi amacıyla öngörülmüştür. Hasta vasiyeti, Kanunda sayılan istisnaların dışında, kural olarak bağlayıcıdır. Buna göre hasta vasiyeti, düzenleyen kişinin gerçek iradesi olarak tıbbi müdahale sırasında tedavi eden hekim tarafından takip edilmelidir. Hasta, böylelikle, önceden yapmış olduğu bir tasarrufla, ayırt etme gücünü kaybettiği bir devrede de kendi geleceğini belirleme hakkını koruyabilmektedir.

Hasta vasiyeti, kişiye hayatının sonraki bir dönemi için uygulanması mümkün tıbbi müdahaleler bakımından önceden karar verme ve bu suretle kendi tedbirini alma imkânını bahşetse de, kişinin kişisel özgürlüğünü aşırı sınırlama tehlikesini de taşımaktadır. Şöyle ki önceden gelecekteki tıbbi müdahaleler hakkında isteklerini açıklayan kişinin içinde bulunduğu şartlar, tıbbi tedavilere ilişkin değer yargıları ve görüşleri değişebilir. Diğer taraftan tıp da sürekli gelişmektedir. Kişinin yeni tıbbi imkânlar karşısında, başka bir tedaviyi seçerek kararını değiştirmesi ihtimali, her zaman mevcuttur. Bu değişiklikler hesaba katılamadığı takdirde, kişinin hasta vasiyetindeki tıbbi tedbirlere ilişkin kararları, hâlihazırda, tıbbi müdahalenin yapıldığı andaki farazi iradesine uygun düşmeyebilir. Kanunda hastanın hâlihazırdaki farazi iradesine uygun düşmeyen hasta vasiyetinin bağlayıcı olmayacağı öngörülmüşse de, bunun fark edilmesi veya fark edilse dahi ispatı oldukça zordur. Şu halde hasta, kendi geleceğini belirlemek üzere bizzat düzenlemiş bulunduğu ve artık farazi iradesine uygun düşmeyen hasta vasiyetine mahkûm kalabilir ve TMK m. 23 anlamında kişisel özgürlüğü aşırı sınırlanabilir.

Hasta vasiyetini düzenleyen kişinin önceden aydınlatılması ve hasta vasiyetinin belirli hastalık durumu ve tedavilere ilişkin olması gereği, tıbbi müdahaleye verilen rızadan farklı olarak, kanunen hasta vasiyetinin geçerlik şartı değildir. Hâlbuki asgari bir aydınlatma, aydınlatmanın kişilik hakkıyla ilgili özü olarak TMK m. 23 açısından vazgeçilmezdir. Tıbbi müdahaleye rızanın belirli olması gereği de, yine TMK m. 23 hükmünden kaynaklanır. Diğer taraftan hasta vasiyeti, belirli bir süreye bağlanmamış olup, geri alınıncaya kadar geçerlidir. Hasta vasiyetinin geri alınması da kanunen şekle bağlıdır; bu yönde kişinin iradesini basitçe açığa vurmak suretiyle hasta vasiyetini yürürlükten kaldırma imkânı öngörülmemiştir. Bütün bu hususlar, kişinin kendi geleceğini belirleme hakkını etkili kullanmasının engellenmesi ve kişisel özgürlüğünün aşırı sınırlanması tehlikesine işaret etmektedir.

Doktrinde bu tehlikeyi bertaraf ederek kişinin kendi geleceğini belirleme hakkını olabildiğince güvence altına almak üzere çeşitli çözümler önerilmiştir. Buna göre özellikle hasta vasiyetindeki tıbbi kararların belirliliği ölçütünün, bağlayıcı bir hasta vasiyetinin şartı olarak kanuna alınması ve hasta vasiyetini düzenli aralıklarla güncelleme yükümlülüğünün getirilmesi tavsiye edilmektedir. Buna karşılık aydınlatmanın öneminin vurgulanmasına rağmen, pratik sebeplerle hasta vasiyetinin geçerlik şartı olarak önceden hekim tarafından yapılmış ve belgeye bağlanmış bir aydınlatma zorunluluğu öngörülmemektedir.

HASTA VASİYETİNİN TÜRK HUKUKUNDA DURUMU

Türk hukukunda hasta vasiyetine ilişkin olarak doğrudan kanuni bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak bu konuda bir hüküm içeren Biyotıp Sözleşmesi, Türkiye tarafından onaylanmıştır. Bu yönde 2014 yılında yapılan değişiklikle Hasta Hakları Yönetmeliğinde de düzenleme yapılmıştır.

Bu düzenlemeler, tıbbi müdahale sırasında isteğini açıklayabilecek durumda bulunmayan bir hastanın, tıbbi müdahale ile ilgili olarak önceden açıkladığı isteklerinin, esasen, sadece göz önünde tutulmasını öngörmektedir. Uygulamada ise TTB (Türk Tabipleri Birliği) hastaların karar verme yetilerini kaybetme durumunda kendilerine uygulanmasını istedikleri ve istemedikleri tıbbi işlemler konusunda verdikleri uygun bilgilendirmeye dayanan özerk kararları ve bu kararların belgelenmiş hallerini kabul etmektedir. Bu kabul, yalnız yaşamın sonuyla sınırlı değildir.

Hasta vasiyetinin bağlayıcılığı dolayısıyla kişisel özgürlüğün aşırı sınırlanması tehlikesi karşısında Türk hukukundaki yaklaşım, isabetli görünmektedir. Ancak kişinin hayat ve sağlık değerleri hakkında geleceğe ilişkin bir tasarruf olarak hasta vasiyetinin maddi ve şekli şartları, doğrudan bir kanunla belirlenmelidir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*