ÖZET: Eser sözleşmelerini, diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi de sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür.
Sözleşmenin eser niteliğindeki “estetik müdahalelerde” de uygulanacağının kabulü zorunludur.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/4602 E, 2022/3189 K.
Estetik Müdahale Eser sözleşmesidir
Eser sözleşmesinin önemli hususlardan birisi de sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür.@gulluhukuk @tukonfed @avibrahimgullu https://t.co/IvGn9k6JHT pic.twitter.com/AryjNMml4X— Sağlık Sorunları Derneği (@sasodermerkez) December 17, 2023
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 5. Tüketici Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Dava, eser sözleşmesi niteliğinde estetik tıbbı müdahaleden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir.
Davacı vekili, müvekkilinin burnundan estetik operasyon yaptırmaya karar verdiğini ve operasyondan önce gerekli tetkik ve tahlillerin yapılarak davalı tarafından 11/06/2011 tarihinde ilk operasyonun gerçekleştirildiğini, ancak müvekkilinin şikayetlerinin giderilmemesi nedeni ile 08/05/2013 tarihinde ikinci bir operasyonun daha gerçekleştirildiğini, ancak ikinci operasyondan sonra müvekkilinin durumunun iyileşmek yerine daha kötüye gittiğini, Almanya’da yaşayan müvekkilinin oradaki doktorlara başvurduğunu ve burnun ek kıkırdak yardımı ile yeniden yapılandırılması gerektiğini bildirdiklerini, dilekçe ekinde yurt dışında tespit edilen durumun giderilmesi için yapılan operasyonun ayrıntıları ve masraflarının sunulduğunu belirterek, gerekli özen yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalıdan hatalı ameliyatların sonuçlarının giderilmesi için yapılan masraflara karşılık 10.000 Euro ve ruhsal sağlığını yitiren müvekkili için 20.000 Euro manevi tazminat bedelinin tahsilini talep etmiştir.
Davalı süresinde cevap dilekçesi sunmamış, yargılama sürecindeki beyanlarında ise; yapılan işlemde bir kusurunun bulunmadığını, davacıya gerekli bilgilendirmenin yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, dosya kapsamında alınan 26/08/2019 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak davalının uygulamasının tıbbi standartlara uygun olarak gerçekleştirildiği, davacının şikayetlerinin burun ameliyatlarından sonra görülebilecek şikayetler olduğu, davalının belirtilen şikayetlerde bir kusurunun bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekilince istinaf edilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi, dosya kapsamında alınan 26/08/2019 tarihli raporun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu ve 12/06/2011 tarihli aydınlatılmış onam formunda operasyonun olası sonuçları hakkında davacının bilgilendirildiği gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiş, bu karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında 818 sayılı BK’nın 355 ve 6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu ihtilaf konusu değildir. Sözleşme ile davacıya estetik müdahalelerde bulunulması kararlaştırılmıştır. Davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin niteliği itibariyle hekim ile hasta arasında tedaviye ilişkin sözleşmeden farklı olduğu ve eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Eser sözleşmesini düzenleyen TBK’nın 470. maddesi uyarınca yüklenicinin sözleşmeden farklı olduğu ve eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Eser sözleşmesini düzenleyen TBK’nın 470. maddesi uyarınca yüklenicinin edimi bir eser meydana getirmeyi; iş sahibinin edimi ise, karşılığında bedel ödemeyi üstlenmesidir.
Eser sözleşmelerini, diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi de sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Burada, vekalet akdindeki gibi sonuç taahhüt edilmeksizin sadece bir işin görülmesi taahhüdü bulunmamakta, bir eserin-sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf, yani yüklenici, BK’nun 356/1 (TBK’nun 471/1) maddesi ve işin mahiyeti gereği, işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapma ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınması anlamını taşır. Eser, yüklenicinin sanat ve beceriyi gerektiren, bir emek sarfı ile gerçekleştirilen sonuçtur. Yüklenicinin eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmesi, davalı yüklenicinin hem sadakat hem de özen borcunu kapsar. Burada belli bir sonucun ortaya çıkması amaçlanır. Meydana getirilen eserin iş sahibinin beklentisini karşılamaması halinde ise, sözleşmedeki yarar dengesi iş sahibi aleyhine bozulmuş olur. Bu bakımdan eserin fen ve sanat kurallarına uygun, iş sahibinin beklentilerini karşılar özellikleri taşıması aranır. Aksi halde eserin ayıplı olduğu kabul edilir. Ayıplı eseri meydana getiren yüklenici ise, ortaya çıkan ayıp ve eksiklerden sadakat ve özen borcu nedeniyle sorumludur. Yüklenici, hangi yöntemi kullanırsa kullansın eserin ayıpsız olarak ortaya çıkması gerekmekte olup, diğer bir deyişle eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmektedir.
Davacı estetik amaçlı olarak davalıya başvurmuş olduğuna göre, estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan amaca uygun güzel bir görünüm sağlanması ve sürecin sağlıklı bir şekilde neticelendirilmesi hususlarının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu açıktır. Burada yüklenici, eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır. Komplikasyonlarda ise aydınlatma yükümlülüğü ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılması yine yüklenicinin sorumluluğundadır.
Ayrıca, 04.04.1997 tarihinde imzalanan ve 09.12.2003 tarihinde 25311 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe giren ve iç hukukumuzun bir parçası haline gelen AVRUPA BİYOTIP SÖZLEŞMESİ 16.03.2004 tarihinde onaylanmış olup, sözleşmenin “Meslek Kurallarına Uyma“ başlıktı 4. maddesinde, “araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir” düzenlemesi karşısında, davacıya tıbbi müdahalede bulunulduğuna göre bu sözleşme hükümleri de esas alınarak uyuşmazlığın çözümü zorunludur. Sözleşmenin 4. maddesinde kastedilen standardın da, tıbbi standart olduğu tartışmasız olup, tıbbi standartlara aykırılık teşhis ya da tedavi aşamasında ya da müdahale sonrasındaki süreçte noksanlık ya da yanlışlık şeklinde gerçekleşebilir. “Tıbbi Standart” hekimin tedavinin amacına ulaşması için gerekli olan ve denenerek ispatlanmış bulunan, hekim tecrübesi ve doğa bilimlerinin o anki ulaştığı düzeyi ifade etmekte olup, denenmiş ve bilinen temel meslek kurallarıdır. Sözleşmenin eser niteliğindeki “estetik müdahalelerde” de uygulanacağının kabulü zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece, genel cerrahi ve adli tıp uzmanı, plastik cerrahi uzmanı ve hukukçu bilirkişiden alınan 26/08/2019 tarihli raporda davacı şikayetlerinin, herhangi bir tıbbi ihmal ve kusura izafe edilemeyen komplikasyon olarak değerlendirildiği açıklanmış, bu rapor yerel mahkemece ve bölge adliye mahkemesince denetime elverişli olduğu belirtilerek davacının talepleri reddedilmiş ise de, eser sözleşmesi hükümlerine göre yüklenicinin sonuç taahhüdü olup, ayıptan sorumluluğu için kusurlu olmasının zorunlu olmadığı değerlendirilmediğinden raporun hükme yeterli olduğunun kabulü mümkün değildir.
Bölge Adliye Mahkemesince aydınlatılmış onama formunda davacıya bilgilendirmenin yapıldığı belirtilmiş ise de; davacıdan alınan 12/06/2011 tarihli aydınlatılmış onam formunda davacı tarafından yazılıp paraf edilmesi gereken kısımların boş olduğu, komplikasyonlar arasında “nadir olarak burun tıkanıklığının tekrarlaması nedeniyle ileride başka bir ameliyat gerekebilir” aydınlatması dışında, davacının şikayetlerini kapsayan bir aydınlatmanın yerine getirilmediği, aynı aydınlatılmış onam formunu imzalayan hekimin ise, davalı … değil dava dışı Serdar Öztürk olduğu, 08/05/2013 tarihli ikinci operasyon için ise, aydınlatılmış onam formu bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu haliyle aydınlatmanın da yeterli olduğundan söz edilemez.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş; dosyanın üniversitelerin plastik ve rekonstrüktif cerrahi ve kulak burun boğaz rinoplasti uzmanı öğretim üyelerinden oluşturulacak bilirkişi kuruluna tevdii edilerek, taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi olup yüklenicinin sonuç taahhüdünün olduğu ve yine eser sözleşmelerinde yüklenicinin ayıptan TBK’nın 475. maddesine göre sorumlu olması için kusurlu bulunması gerekmediği gözönünde tutularak; estetik amaçlı ameliyatın, tıbbın gereklerine ve taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine uygun şekilde yapılıp yapılmadığı, yapılan işlemin amacına ulaşıp ulaşmadığı, eserin ayıplı olarak yapılıp yapılmadığı, ameliyat nedeniyle davacının burnunda geçici veya kalıcı bir rahatsızlığın ortaya çıkıp çıkmadığı hususlarında gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp, davacının maddi ve manevi tazminat istemlerinin değerlendirilerek hüküm kurulmasından ibarettir.
Belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme sonucu, yeterli olmayan bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın redi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın İlk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ise bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 08.06.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Bir yanıt bırakın