Doktorun özen sorumluluğu
Doktor tedavi sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören Vekil özenle davranma zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (TBK 400). Doktor hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafifte olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmeli.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/13768 E. , 2019/6769 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 19/11/2012 tarihinde böbrek ağrısı nedeniyle rahatsızlandığını, işyeri çalışma arkadaşları tarafından davalı özel hastanenin acil bölümüne götürüldüğünü, kendisine burada müdahale eden doktorların isteği ile adını bilmediği ve şu an hastaneden ayrıldığını duyduğu hemşire tarafından enjeksiyonla ağrı kesici yapıldığını ve hemen bunun akabinde sağ ayağında güç kaybı, hissizlik ve duyarsızlık oluştuğunu, yürüyemediğini, durumunun daha da kötüleştiğini, davalı kuruluşa tekrar müracaatla yürüme güçlüğü çektiğini beyan ederek tedavi edilmeyi talep ettiğini, hastanenin de kabul ederek fizik tedavi uyguladığını fakat sonucun olumsuz olduğunu ileri sürerek; 2.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı hastane, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı hekimin işini gerektiği gibi dikkat ve özenle yapmaması sonucu uğradığı zarardan hekimi istihdam eden hastanenin sorumlu olduğu iddiası ile eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, alınan Adli Tıp Kurumu raporunda; hastaya yapılan dikloron ampul enjeksiyonundan dolayı enjekte edilen ilacın doku içi yayılımı ve sinir hasarına neden olabileceği, bu durumun enjeksiyonların tekniğine uygun yapılması durumunda da daha önceden öngörülemeyecek arazlara sebep olabileceği, bu durum her türlü özene rağmen oluşturulabilecek herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olarak nitelenebileceği, enjeksiyonun yapılış tekniği ve uygulanan bölgeye uyumsuzluğu yönünden tıbbi bir delille tanımlanamadığından, tüm bulgular bir bütün olarak değerlendirildiğinde, enjeksiyonu uygulayan sağlık personeline ve yapım talimatı veren ilgili hekime herhangi bir kusur izafe edilemeyeceği, belirlenmiş, davalı raporun yetersiz olduğu, mahkeme kararında maluliyet oranı, iyileşme süresi gibi hususlarında tespiti istensede raporda bu hususların hiç yer almadığı, ayın nedenleri tespit edilmeksizin soyut ifadelerle olayın komplikasyon olarak nitelendirildiği gerekçesi ile itiraz etmiş, mahkemece itiraz red edilip bu rapor esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır.(BK 386-390)(TBK 502.506)
Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur.Mesleki iş gören Vekil özenle davranma zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK 321/1 md)(TBK 400). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafifte olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.
Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, BK 394/1(TBK 510) maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakılacak olursa; mahkemece Adli Tıp Kurumu raporu esas alınarak hüküm verilmiş ise de işlemi yapan sağlık personelinin gerekli özeni gösterip göstermediği hususlarında yeterli ve doyurucu açıklamayı içermemektedir.Ayrıca mahkeme ara kararında iş ve güç kaybı, iyileşme süresi ve varsa maluliyet oranı istenmesine karşın bu hususlara raporda yer verilmemiştir. Bu nedenle mahkemece, davacının itirazlarını karşılar şekilde, üniversitelerin tıp fakültelerinde görevli konusunda uzman öğretim görevlilerinden oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi heyetinden taraf ve yargı denetimine açık rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bir yanıt bırakın