Doktor hatası nedeni hükmedilecek manevi tazminat miktarının tespiti

Doktor hatası nedeni hükmedilecek manevi tazminat miktarının tespiti

ÖZET: Bir Aylık olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır.

T.C.

YARGITAY

6. HUKUK DAİRESİ

2022/4338

2023/4310

18.12.2023

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı … vekili tarafından duruşma istemli, davacı ve diğer davalı vekilleri tarafından duruşmasız temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 18.12.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde duruşmalı temyiz talebinde bulunan davalılardan Selehattin Tulunay vekili Avukat Asena Y., temyiz talebinde bulunan davalı Bahat Sağlık Yat. Ve Eğit. Hizm. San. Tic. A.Ş. vekili Avukat …, temyiz talebinde bulunan davalı Batı Gün Sağlık ve Eğit. Hiz. Tic. A.Ş. Vekili Avukat D. Cankurtaran ile yine temyiz talebinde bulunan davacı … vekili Avukat … geldi. Tebligata rağmen gelen yok. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR : I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin burnunda bulunan şekil bozukluğunun giderilmesi talebi ile başvurduğu davalı hekim S. Tolunay tarafından 10/03/2007 tarihinde Batı Bahat Hastanesinde estetik operasyon gerçekleştirildiğini, operasyon sonrası davalı hekimin burnun 6 ay içerisinde oturacağını söylediğini ancak burnundaki sorunların 1 yıl geçmesine rağmen giderilemediğini ve davalı hekim tarafından ikinci operasyonun yapıldığını ancak burnundaki şekil bozukluğunun daha kötü hale geldiğini, başka hekimlerin üçüncü bir operasyon geçirmesi gerektiğini söylediğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 3500,00 TL ilk operasyon bedeli, 800,00 TL ikinci operasyon bedeli, 20.700,00TL yapılması gereken düzeltme operasyonu bedeli olmak üzere toplamda 25.000,00 TL maddi tazminat ve 100.000,00 TL manevi tazminat alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

  1. CEVAP

Davalı … Tolunay vekili cevap dilekçesinde; 10/03/2007 tarihli ilk operasyonun başaralı bir şekilde yapıldığını, ancak hastanın talepleri üzerinde 16/07/2008 tarihinde ikinci bir kez revizyon operasyonunun yapıldığını, söz konusu operasyonların tıbbi ilkerele uygun olarak yapıldığını, davacının kıkırdak yapısı nedeni ile hekimin kusuru olmaksızın bazı sonuçların ortaya çıkabileceğini, davacının revizyon operasyonu sonrası davalı hekime başvurusu olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı Bahat Sağlık Yatırımları ve Eğitim Hizm. San. Tic. A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddia ettiği ilk operasyonun 10/03/2007 tarihinde gerçekleştiğinin belirtildiğini, oysa ki ticaret sicil kaydında da yer aldığı üzere davalı şirketin 22/05/2008 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Memurluğun’ca tescil olduğunu, dolayısıyla olayın yaşandığı iddia edilen tarihte davalı şirketin henüz kurulmadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı Batı Gün Sağlık vekili 03/06/2021 tarihli oturumdaki beyanında, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Feri Müdahil … Şirketi vekili 24/08/2016 tarihli dilekçesinde özetle; ihbar olunan şirket ile davalı hekim arasında sigorta sözleşmesi ilişkisi bulunduğunu, davalı hekimin tıbbi ilkelere uygun olarak gerçekleştirdiği operasyonlarda herhangi bir kusurunun bulunmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 30/12/2020 tarihli bilirkişi heyet raporu ve yine dosyamızda mevcut olan Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı hazırlık Bürosu tarafından adli tıptan alınan raporda birlikte değerlendirildiğinde, davacıya davalı hastanede davalı hekim tarafından 10/03/2007 tarihinde Rinoplasti ameliyatının, 16/07/2008 tarihinde de revizyon ameliyatının yapıldığı, davacıda ameliyat sonrası burun ucunun her iki yanında çöküntülerin, burun ile dudak arasında ameliyata ait belirgin iz ve çöküntünün ve burun sırtında ters V deformitesinin bulunduğu tespit edilmiş olup, yapılan ameliyatta davalı hekimin, davacıyı hastalığın komplikasyonları konusunda aydınlatmadığı, hastaya ait muayene bulgularını ve ameliyat notlarını saklamadığı, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı tespit edilmiş ve bu nedenle davalı hekim kusurlu bulunmuş, Hastaneyi işleten diğer davalıların durumu değerlendirildiğinde ise; Adam çalışanın sorumluluğunu düzenleyen TBK madde 66 düzenlemesinin lafzından da anlaşılacağı üzere çalışan kendisine verilen işin yürütülmesi sırasında, 3.kişilere verdiği zararlardan, istihdam eden kusursuz olarak sorumlu olduğu, davalıların kusurlu olmalarından dolayı davacının bedel iadesi talebinde bulunabileceği anlaşılarak hastaneye ödemiş olduğu 4.300,00 TL bedelin ve yeni ameliyat için gerekli olan SUT hükümlerine göre hesaplanan 8.126,00 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, davacı vekili her ne kadar yeni ameliyatın bu miktardan daha yüksek olduğunu iddia etmiş ise de bunu belgelendirmediğinden ve maddi zararını ispat etmesi gerektiğinden bu beyanına itibar edilmediği, davacının burnunda meydana gelen sorunlar nedeniyle davalının kusurunun bulunması ve bu hususun davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir eylem olduğu hususları birlikte değerlendirilerek tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve davacının duyduğu elem, acı ve ızdıraplar da dikkate alınarak 7.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir.

  1. İSTİNAF
  2. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

  1. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; karara dayanak 23.12.2020 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında bilirkişilerin davalıların kusurlu olduklarını belirttikten sonra 5. Maddede “…her ne kadar alacak miktarının Sağlık Uygulama Tebliği ve TTB tarifesine göre hesaplanması sonucu 8.126 TL gibi bir miktar elde edilse de, davacının araştırmaları sonucu elde ettiği miktarlar ve piyasanın daha yüksek seyrettiğini de dikkate alarak bir miktar belirlemek daha hakkaniyetli olacaktır kanaatindeyiz” dediklerini, maddi tazminat talebinin düşük olarak belirlendiğini, 15.01.2021 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyanlarında müvekkilin bozulan burnunun düzeltilmesi için yapılacak ameliyatın ortalama ne kadar tutacağının tespiti için bazı özel hastanelerden fiyat araştırması yapılmasını istedik talep etmelerine rağmen bu taleplerinin karşılanmadığını, müvekiklinin seneler önce bu meblağları zaten harcadığı gibi daha da harcaması gereken bir meblağ varken bunların gözetilmeyerek son derece düşük bir maddi tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, tarafların sosyal ekonomik durumlarına göre düşük olduğu anlaşılan manevi tazminat miktarının da yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

Davalı … vekili istinaf başvurusunda özetle; müvekkili tarafından hastaya uygulanılan operasyonlar tıp kurallarına uygun olduğundan ve bu hususlar hasta kayıtlarında sabit olduğundan, yaşanan olumsuzluğun komplikasyon olarak değerlendirilmesi gerektiğini, hasta kayıtlarının saklanmasının hekim sorumluluğu ve yükümlülüğünde olmadığını, günde yüzlerce hasta bakan hekimlerin her bir hastaya ait kaydı saklaması hayatın olağan akışına aykırı ve hatta imkansız olduğunu, kişisel verilerin gizliliği, kişi özel hayatının gizliliği ilkeleri gereğince de her hastaya ait kaydın, hekimin uhdesinde saklanmasının da hukukla bağdaşmadığını, kayıtları tutma yükümlülüğü altındaki sağlık kurum ve kuruluşlarının hukuki sorumluluklarını hekimlere yüklemek gerekeceğini, bu durumun tıp hukuku ve etiği bakımından uygun bir yorum olmayacağını, hekim uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu 21.08.2019 tarihli bilirkişi raporuyla sabit hale geldiğini, hastanın tıbbi süreç ile ilgili ve tıbbi süreç sonrası kontroller ile olası gelişmeler konusunda aydınlatıldığını, ameliyatın hastaya başarı ile uygulandığını ve operasyonun herhangi bir komplikasyon gözlemlenmeksizin sonlandırıldığını, ameliyat sonrası tedavi sürecinin beklendiği gibi seyretmesi üzerine, hastaya ilgili ilaçlar reçete edilerek kontrollere gelmesi belirtilerek, önerilerle taburcu edildiğini, kararın eksik inceleme ile verildiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.

Davalı Batı Gün Sağlık Ve Eğitim Hizmetleri Ticaret A.Ş. vekili istinaf başvurusunda özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, davacıya karşı tüm bilgilendirmelerin yapıldığını, davacı lehine hükmedilen manevi tazminatın hem haksız hem de fahiş olduğunu ileri sürmüştür.

Davalı Bahat Sağlık Yatırımları ve Eğitim Hizm. San.Tic.A.Ş .vekili istinaf başvurusunda özetle; davacının operasyon tarihi 10.03.2007 olup dosyada mübrez ticaret sicil kayıtlarından anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin kuruluş tarihinin 22.05.2008 tarihi olduğunu, karar gerekçesinde, her ne kadar davacıya uygulanan ikinci operasyonda müvekkili şirketin kurulmuş olduğunu belirtilmişse de, müvekkili şirketin davacının operasyon geçirdiği hastanenin işleteni olmadığını, sadece şirketler ortakların aynı olmasının müvekkili şirketin sorumluluğuna gidilmesi için yeterli olmadığını, her iki şirketin farklı tüzel kişiliğe sahip olduğunu, dava konusu olay ile herhangi bir bağlantısı bulunmayan müvekkili şirketin sorumluluğundan ya da kusurundan söz edilemeyeceğinden, müvekkil şirket aleyhinde kurulan bu hükmün kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştür.

  1. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı hazırlık Bürosu tarafından adli tıptan alınan raporu ve dosya kapsamındaki bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde; davalı hekim tarafından yapılan ameliyatta hekimin özen yükümlülüğünü yerine getirmediği ve istenen sonuca ulaşılamadığı hususlarının sübuta erdiği, dava tarihi itibariyle onarım niteliğindeki ameliyat giderleri belirlenmiş olmakla tarafların bu yöndeki istinaf itirazlarının yerinde olmadığı, davacının davalının kusurlu davranışıyla istediği sonuca ulaşamaması nedeniyle davacının çektiği üzüntü durumu da gözetilerek manevi tazminat takdir edilmesi ve olayın oluşu, kusur durumu, olay tarihi de nazara alındığında hükmedilen tazminatın yeterli olduğu, davacının ilk olarak Batı Bahat Hastanesi’nde 2007 yılında davalı doktor tarafından ameliyat edildiği, yine aynı hastanede aynı doktor tarafından 16/07/2008 tarihinde ameliyat edildiği, davalı …’nin ticaret sicil kayıtları incelendiğinde 22/05/2008 tarihinde odaya kaydının yapıldığı ve şirketin yönetim kurulu başkanının Reşat Bahat, Başkan yardımcısının V. S., yönetim kurulu üyesinin S. Bahat olduğu, yine diğer davalı olan …’nin (önceki ünvanı Batı Bahat Sağlık Ve Eğitim Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi)’nin 19/10/1990 tarihinde odaya kaydının yapıldığı ve bu şirketin şirketin yönetim kurulu başkanının Reşat Bahat, Başkan yardımcısının V. S. olduğu tespit edilmiş olduğu tespitiyle organik bağın kurulmuş olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

  1. TEMYİZ
  2. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

  1. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

Davalı … vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

Davalı Bahat Sağlık Yatırımları ve Eğitim Hizm. San.Tic.A.Ş .vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

Davalı Batı Gün Sağlık Ve Eğitim Hizmetleri Ticaret A.Ş. vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

  1. Gerekçe
  2. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, eser sözleşmesi niteliğindeki estetik operasyondan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.

  1. İlgili Hukuk

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369. maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371. maddeleri, 818 Sayılı Borçlar Kanununun 355-371 . maddeleri

  1. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 Sayılı Kanun’un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

  1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve HMK 355. maddedeki kamu düzenine aykırılık halleri re’sen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre davalıların tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

2.1. Taraflar arasında dava konusu iş ve işlemlerin yapıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan mülga 818 Sayılı Borçlar Kanununun 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde estetik müdahaleyi kapsayan hukuki ilişki bulunduğu anlaşılmaktadır.

2.2. 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacıca göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 tarihli ve 7/7 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.

2.3. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)

2.4. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında,

Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.

2.5. Yukarıda belirtilen hususlar ve olayın oluş şekli dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatların “bir miktar az” olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilini tüm, davacı vekilinin diğer bentler kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,

2.1. ve devamı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 2021/2366 Esas, 2022/1238 Karar sayılı ve 21/04/2022 tarihli kararının KALDIRILMASINA,

İlk derece mahkemesi kararının davacı lehine BOZULMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davalılardan alınmasına,

17.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak, Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davacıya verilmesine,

Dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 18/12/2023 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Not: Karar kazancı sitesinden alınmıştır. 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*